İNSAN GÖZÜ VE FOTOĞRAF MAKİNESİ; BENZER Mİ, FARKLI MI?
İnsan gözünü, tüm karmaşık doğasına rağmen, çalışma prensibi yönünden modern bir fotoğraf makinesine benzetebiliriz.1
İnsan gözü ile fotoğraf makinesi arasında pek çok benzerlik olduğu kabul edilir:2
Işık, tıpkı bir kameranın önündeki açıklıktan giren ışık gibi, gözümüzün gözbebeğinden yani pupilden girer. Pupil, ışığın yoğunluğuna göre çapı artan veya azalan doğal bir açıklık görevi görür.
Pupilin boyutundaki bu değişiklik, hemen onu çevreleyen ve gözün renkli kısmı olan irisin kasları tarafından yönetilir. İris, pupilden ne kadar ışık girebileceğini kontrol ettiği için bir fotoğraf makinesinin diyaframına benzetilebilir.
Işık daha sonra gözbebeğinin arkasında lens olarak bilinen merceğe ulaşır. Fotoğraf makinesinde olduğu gibi, lens yakındaki veya uzaktaki nesnelere bakarken ışığı odaklamamıza yardımcı olur. Odaklanan ışık daha sonra şeffaf jel benzeri bir koruyucu madde olan vitröz hümör ile dolu büyük bir vitröz odadan geçer.
Işık daha sonra gözün arka kısmında, ışığı algılayan kısım olan retinaya ulaşır. Retina, en basit şekilde kameranın filmi olarak düşünülebilecek oldukça karmaşık bir yapıdır.
Retinanın görevi, algıladığı görüntüyü optik sinir yoluyla beyne işlenmek üzere göndermektir.
Bunun nedeni, beyninizin gözlerinize yardım etmek için devreye girmesidir. Retinadan beyine ulaşan görüntü tekrar ters çevrilir yani düzeltilir.
Dijital kameralar düzeltmeyi kendi başlarına yapacak şekilde programlanmıştır. Standart fotoğraf makineleri ise görüntüyü doğru tarafı yukarı bakacak şekilde çeviren, film öncesi yerleştirilmiş bir prizma veya ayna içerir.
İNSAN GÖZÜ İLE KAMERA ARASINDA BAZI FARKLAR DA VARDIR:
İlki, bir görüntüyü nasıl odakladığı. ikincisi rengi nasıl işlediği, üçüncüsü kör noktayla, dördüncüsü derinlik algısıyla ve beşincisi hızlı hareketle ilgilidir.


İnsan gözünde görüntü mesafesi, yani lens (mercek) ile retina arasındaki mesafe sabittir. Nesne mesafesi değiştirilirse (yani, göz farklı mesafelerdeki nesnelere odaklanmaya çalışıyorsa), keskin bir görüntü oluşturmak için gözün odak uzaklığı ayarlanır. Bu, lensin şeklinin siliyer kas yardımıyla değiştirilmesiyle hayata geçer.2 |
Bir kamera içinde, merceğin sabit bir odak uzaklığı vardır. Nesnenin mesafesi değiştirilirse, lens hareket ettirilerek görüntü mesafesi (lens ile film arasındaki mesafe) ayarlanır.2 |
Retina iki tür fotoreseptör içerir: rodlar ve koniler. Rodlar düşük ışıkta görmeyi sağlar. Renk görmek için kullanışlı değillerdir.3
Koniler renkli görmeyi sağlar. Üç çeşit koni mevcuttur. Kırmızı koniler uzun dalga boylarına tepki verir. Mavi koniler kısa dalga boylarına tepki verir. Yeşil koniler orta dalga boylarına yanıt verir.3
İnsan gözünde koniler retinanın merkezinde yoğunlaşmıştır. Retinanın merkezinde hiç rod yoktur.3 |
Kameranın da fotoreseptörleri vardır. Ama sadece bir türdür. Kamera, fotoreseptörlerinin üzerine yerleştirilmiş filtreleri kullanarak kırmızı, mavi ve yeşil ışığa tepki verir. Bir fotoğraf makinesindeki fotoreseptörler mercek (lens) boyunca eşit olarak dağılmıştır.3 |
Göz, kör noktaya sahiptir. Bu, optik sinirin retinaya bağlandığı noktadır. Bu noktada hiç fotoreseptör yoktur.3
Çoğu zaman kör nokta farkedilmez. Çünkü bir gözün bu bölgesine ışık vurduğunda, beyin, boşluğu doldurmak için diğer gözden gelen bilgileri kullanır.3 |
Bir kameranın tüm merceğinde fotoreseptörler bulunduğundan, her zaman “dolu” bir resim görür. Kör noktası yoktur.3 |
İnsan 3 boyutlu bir dünyada yaşayan 3 boyutlu bir canlıdır; yani yüksekliği, genişliği ve derinliği vardır. Buna karşın, gözler sadece iki boyutu yani yüksekliği ve genişliği gösterebilir. Derinlik algımız ise beynimizin, derinliği tahmin edecek şekilde iki gözden aynı anda gelen iki boyutlu görüntüyü bir araya getirme yeteneğinden kaynaklanır. Buna stereoskopik görüş denir.4
Kaplan gibi çoğu avcı hayvan, avlanırken avlarına olan mesafeyi ölçmek için stereoskopik görüşe sahiptir.4
Stereoskopik görüş, 5,5 metreye kadar olan mesafelerde etkili şekilde çalışır. Bu mesafenin ötesinde, beyin derinliği belirlemek için göreli boyutu ve hareketi kullanmaya başlar.4 |
İster basılı ister dijital olsun, standart bir fotoğraf yalnızca iki boyutlu görsellik sağlar. Görüntünün düz görünmesine neden olur, yani derinlik yoktur. Günümüzde gözün stereopik görüşüne paralel şekilde üretilen 3 boyutlu çekim yapan kameralar da kullanıma sokulmuştur.4 |
Hızlı bir şekilde döndüğünüzde gözleriniz net bir şekilde görmeyi bırakabilir. Dansçıların bir noktaya odaklanma tekniğini öğrenmesinin nedenlerinden biri budur. Bir noktaya odaklanırlar ve her dönüşte o noktaya yeniden odaklanmak için başlarını hızla döndürürler. Bu onların dengesini ve yönünü korumaya yardımcı olabilir ve ayrıca başlarının dönmesini önleyebilir.3 |
Bunu bir fotoğraf makinesi/ kamera yapamaz.3 |